İlk dönem Osmanlı medreseleri,düzeni ve okutulan ders kitapları

İlk Dönem Osmanlı Medreseleri

Osmanlıların ilk döneminde medreseler, daha ziyade bizzat
sultanlar tarafından kurularak Bursa ve Edirne gibi başkentlik eden
büyük şehirler donatılmaya başlamış, İstanbul’un fethinden sonra
da bu faaliyetler en üst düzeyine ulaşmıştı. Bu ilk dönem Osmanlı
medreselerinde, dışarından gelen ilim adamlarının zihniyetleri ve
eğitim-öğretim gelenekleri tesirini göstermişti
İslâm dünyasının büyük bir bölümünde benimsenen eğitim öğretim
Düzeni Sünnî gelenek üzerine bina edilmişti. Osmanlı ilim
Adamlarının hemen tamamı aynı kaynaklardan beslenmişti.
Mâverâünnehir, Horasan, Mısır, Irak ve Suriye gibi bölgeler, özellikle
IX.-XV. yüzyıllar arasındaki dönemde önemli kültür merkezleri
durumunda idi. Osmanlı medreselerinde okutulan ders kitapları ve
hatta o dönem Müslüman âlimlerin üzerinde çalıştıkları eserlerin
büyük bir bölümü, Osmanlı medreselerinin ilk döneminde yazılmıştı.
Adı geçen bu ilim ve kültür merkezlerine, XVI. yüzyılın başlarına
kadar Osmanlı âlimleri de tahsil için gidiyorlardı

Medrese Düzeni
Osmanlı Devleti sınırları içindeki medreselerin hiyerarşisi,
Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan Sahn-ı Semân ile birlikte
yeniden düzenlendi. Medreseler genelde -Enderun mektebi hariç
tutulacak olursa- giderek yükselen hiyerarşik bir yapıya sahipti.
Buna göre, en alt seviyede kelâm alanıyla ilgili Hâşiye-i Tecrîd adlı
kitabın okutulduğu Tecrîd medreseleri bulunmakta idi. İkinci
sırada belâgata dair Miftâh adlı eserin okutulması nedeniyle bu adı
alan medreseler vardı. Miftâh medreselerinden sonra Kırklı
medreseler geliyordu. Kırklı medreselerin üzerinde ise Hariç Ellili
medreseler yer almaktaydı. Hariç medreseleri, umumiyetle Osmanlılardan
önceki Müslüman devlet yöneticileri, yani hükümdarlar,
onların oğulları, kızları veya devlet erkânı tarafından yapılmışlardı.
Osmanlı döneminde devlet adamları tarafından yaptırılan medreseler
de daha ziyade bu kategoriye dâhil edilmişti. Hariç Ellili medreselerin
hemen üstünde Dâhil Ellili medreseler bulunuyordu. Bunlar
Osmanlı padişahlarıyla şehzâdeler, valide sultanlar, hanım sultanlar
ve padişah kızları tarafından yaptırılmışlardı. XVI. yüzyıldan sonra,
devlet erkânı tarafından yaptırılan birçok medrese de Dâhil statüsünü
kazanacaktır. Her iki medrese arasındaki fark, ‘itibârî’ idi. Zira,
ulema nezdinde hükümdarlar tarafından yaptırılan medreselerde
ders vermek bir imtiyaz ve itibar göstergesiydi. Ayrıca bu medreseler,
ilmiye tariki içinde eğitim yolunun sonunu belirliyorlardı. Zira
buralardan kadılıklara geçilmekteydi3. Fatih külliyesi içinde statüsü
en yüksek olan medreseler ise Sahn-ı Semân medreseleri idi.
Bu medrese düzeni, XVI. yüzyılın ikinci yarısında Süleymaniye
medreselerinin yapılışıyla büyük ölçüde değişmiş ve genişletilmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), ordunun tabip, cerrah ve
mühendis ihtiyacını karşılamak üzere bir tıp medresesi/dârüşşifa,
riyaziyat öğretimine mahsus dört tane medrese, ayrıca hadis alanında
üst düzeyde öğretim yapan bir de ihtisas medresesi (dârülhadis)
kurmuştur. Kanuni devrinde yapılan düzenlemeyle öğretim,
dâhil statülü medreselerden sonra iki kola ayrılmıştır. Birincisi
Sahn-ı Seman medreselerinde hukuk, ilâhiyat ve edebiyat dallarında
yapılan öğretim, ikincisi ise Süleymaniye medreselerinde riyaziyat ve
tıp alanlarında yapılan öğretimdir. Bunların üzerinde de “dârülhadis”
öğretimi vardı.
Ahmed Cevdet Paşa, XIX. yüzyılın sonlarına kadar varlığını
sürdürecek olan bu medrese düzenini şu sıralamayla verir: 1. İbtidâi
Hâriç / 2. Hareket-i Hâriç / 3. İbtidâ-i Dâhil / 4. Hareket-i Dâhil /
5. Mûsıla-i Sahn / 6. Sahn-ı Semân / 7. İbtidâ-i Altmışlı / 8. Hareket-
i Altmışlı / 9. Mûsıla-ı Süleymâniye / 10. Süleymaniye / 11.
Hâmis-i Süleymaniye / 12. Dârülhadis4
Bu sıralamada kırklı ve daha küçük medreseler dikkate alınmamış
olmakla birlikte eğitim-öğretime devam ettikleri şüphesizdir.
Bu derecelendirme, İstanbul, Edirne, Bursa gibi büyük şehirlerdeki
medreseler için geçerliydi Bunu destekleyen

Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler
Osmanlı medreselerinde görülen dersler anahatlarıyla
şunlardan oluşuyordu: Arapça (sarf, nahiv, belâgat, vs.) / Tefsir /
Hadis / Fıkıh (İslâm Hukuku) / Kelâm ve Akaid / Mantık

1. Arapça ve Yardımcı Bilimler
İslâmî bilimlerin temel derslerine hazırlayıcı veya yardımcı olan
sarf, nahiv, belâgat, hesap, hendese gibi dersler temel eğitimi oluşturuyor
ve bunlar alındıktan sonra diğer derslerin eğitimi daha kolay
hale geliyordu.

a) Sarf (Etimoloji): Kelime türemeleri ve fiil çekimleri konularının
işlendiği bu derste okutulan kitaplardan en meşhur olanları
“Emsile”, “Binâ”, “Maksûd”, “İzzî” ve “Merah”dır.
“Emsile”: Yazarı bilinmeyen, ama medreselerde yüzlerce yıl
ezberletilen, üzerinde pek çok şerh yapılan temel gramer kitabıdır.
“Binâ”: Yazarı bilinmeyen ve kelimeden kelime türetmeye (tasrîf)
yarayan 35 kuralı anlatan bir eserdir. Medrese öğrencileri, yıllarca
bu kitaptaki kuralları ezberlemeye çalışırdı. “Maksûd”: Yazarı bilinmeyen
ve Arapça fiil çekim kurallarını anlatan bir ders kitabı idi. Pek
çokları arasında İmam Birgivî’nin şerhi meşhurdu. “İzzî”: İbrahim
bin Abdülvehhab ez-Zincânî’nin (öl.1257) bu meşhur eserine birçok
şerh yapılmıştır. Dede Cengî Efendi (öl.1567) tarafından hazırlanan
şerh medrese talebeleri arasında çok tutulurdu. “Merâh”: Ahmed bin
Ali bin Mesud’un bu eserine Kemalpaşazâde’nin yaptığı şerh “Felâh”
adını taşıyordu. Bursalı Ahmed Efendi’nin Merah Şerhi de talebeler
arasında gözde idi.

b) Nahiv (Formoloji): Arapçanın cümle yapısı ve kuruluşu
konularının anlatıldığı bu derste en yaygın olarak okutulan kitaplar
“Avâmil”, “İzhar”, “Kâfiye”dir. Ayrıca İbn Hişâm’ın “Mugni’l-Lebib” ve
“Kavaidü’l-İ‘rab”, İbn Mu‘tî’nin “ed-Dürretü’l-Elfiyye” adlı eserleriyle
“Molla Câmi” adıyla ünlenen “Kâfiye” şerhi de bulunuyordu.
“Avâmil”: Birgivî Muhammed Efendi’nin (öl.1573) bu eseri,
Arapça gramerinde kelimelerin i‘rabı üzerinde durur. Baştan sona
kural ve örneklerle dolu olan bu 25 sayfalık kitabın birçok şerhi
yapılmıştır. “İzhâr”: Asıl adı “İzhâru’l-Esrâr fi’n-Nahv” olan bu kitap
da aynı kişiye aittir. Avâmil kitabındaki konuların derinlemesine
işlendiği bu kitap da kelimelerin i‘rabını inceler. “Kâfiye”: “İbn
Hâcib” adıyla tanınan Osman b. Ömer (öl.1248) tarafından yazılan
bu eser nahiv konularını pek çok örneklerle anlatan üst düzey bir
eser idi. Bu esere “el-Fevâidü’z-Zıyâiyye fî Şerhi’l-Kâfiye” adıyla
yazılan, Molla Câmî (öl.1492) tarafından hazırlandığı için de “Molla
Câmî” adıyla bilinen bu nahiv kitabını Kurt Muhammed Efendi
(öl.1587) Türkçeye çevirmiştir. “Mugni’l-Lebîb”: “İbn Hişam” adıyla
bilinen ve Arapçanın inceliklerine hakkıyla vâkıf olan Abdullah b.
Yusuf’un (öl.1360) Arapçadaki edatlar ve harflerle ilgili kitabıdır.
İznikli Vahyizâde Muhammed Efendi tarafından yapılan şerh çok
meşhur idi Aynı kişiye ait “Kavâidü’l-İ‘rab” adlı eser de Osmanlı
medreselerinde okutuluyordu. “Elfiye”: İbn Mâlik / İbn Melek diye
35
bilinen Muhammed b. Abdullah’a ait (öl.1273) bin beyitlik bu ünlü
eser, nahiv kurallarını Kur’ân, hadisler ve meşhur Arap şiirlerinden
örneklerle anlatmaktadır.
c) Belâgat: Düzgün ve yerinde konuşma sanatının inceliklerini
ele alan belâgat, kendi içinde “Meânî”, “Beyân” ve “Bedî‘î” olarak üçe
ayrılır.
Medreselerde Seyyid Şerif, Sadeddin Taftazânî veya Şeyhülislâm
İbn Kemâl’e ait olup aynı adı taşıyan “Şerh-i Miftâh” adlı eserlerden
biri okunuyordu. Fatih zamanında 30-35 akçe yevmiyeli medreselere,
bu kitabın adına izafeten “Miftah medreseleri” denilmişti.
“Mısbâh”: Seyyid Şerif Cürcânî’nin, Sekkâkî’nin “Miftâhu’l-Ulûm”
adlı eserine yaptığı şerh, Osmanlı müderrisleri tarafından birçok şerh
ve haşiyelerle zenginleştirilmiş ve medreselerde en çok okunan
kitaplardan biri olmuştur. “Mutavvel”: Sadeddin Taftazânî’nin (öl.
1390), Hatib Dımışkî’nin “Telhîsü’l-Miftâh” kitabına yazdığı “el-
Mutavvel ale’t-Telhîs” adlı bu şerh, Kur’ândaki ifadelerin eşsizliğini
anlatan önemli bir eserdir. Yine Taftazânî’nin “Muhtasar” ve
“Telhîs” (Telhîs fi’l-Belâga) eserleri Anadolu medreselerinde ders
kitabı olarak okutulmuştur.


2. Tefsir ve Tefsir Usûlü

a) Tefsir: Osmanlı medreselerinde bu alanda en çok okunan
eserler şunlardı: “Kadı Beydâvî”: Nasıruddin Abdullah b. Ömer
Beydâvî’nin (öl.1286) “Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vil” adlı tefsiri,
“Kadı Beydâvî” veya “Kadı Tefsiri” adıyla biliniyordu. Şafiî bir âlim
yazmış olduğu bu eser sünnîler arasında da çok itibar görmüştü.
Râgıb’ın “Müfredât” ve Zemahşerî’nin “Keşşâf” adlı tefsirlerinden
yararlanılarak hazırlanmış bu eser, daha çok sadeliği ile medreselerde
şöhret bulmuştu. “Keşşâf”: Türk müfessir Cârullah Ebu’l-
Kâsım Muhammed ez-Zemahşerî’nin (öl.1143) “el-Keşşâf an
Hakâiki’t-Tenzîl” adlı eserinin kısa adıdır. Zemahşerî’nin dirayet
tefsiri türünde hazırladığı bu eserde, gereksiz söz ve uzatmalardan
uzak durulmuş, hikâye ve İsrailiyata yer verilmemiş, edebi sanatlar
incelikle kullanılmıştır. Kitaba yapılan yüzlerce şerh ve haşiye
arasında Seyyid Şerif’in haşiyesi ünlenmişti. “Celâleyn Tefsiri”:
Celâleddin Mahallî tarafından başlatılan ve Celâleddin es-Suyûtî
tarafından tamamlandığı için “İki Celâl’in tefsiri” anlamındaki “Tefsiri
Celâleyn” adını alan bu eserin medreselerde okunmasına özen
gösterilirdi.

b) Tefsir Usulü: Kur’ân’ın doğru şekilde tefsir edilebilmesi için
uyulması gerekli kuralları inceleyen bir tefsir metodolojisi dersidir.
Bu alanda Bedreddin Muhammed ez-Zerkeşî (öl.1392) tarafından
yazılan “el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân” adlı eserin tanınan adı“Burhan-ı Zerkeşî” idi. Celâleddin Suyûtî’nin (öl.1505), “el-Burhan”
kitabını esas alarak hazırladığı “el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân” adlı eser
“İtkân” veya “Suyûtî” adıyla şöhret bulmuştu. Bu eser medreseliler
arasında ilkinden daha fazla yaygınlık kazanmıştı.

c) Kıraat ve Tecvid: Kur’ân’ın okunmasındaki farklı yorumlar
nedeniyle İslâm dünyasında ortaya çıkan yedi (daha sonraları bu
on’a çıkmıştır) kıraat ve tecvid bir bilim konusu olarak incelenmiştir.
Bu alanda medreselerde okutulan en önemli eserler arasında şunlar
zikredilebilir. “Cezeriyye”: İslâm tarihinin en büyük kıraat ustası
kabul edilen İbnü’l-Cezerî’nin (öl.1429) en meşhur eseri “Kitabü’n-
Neşr fî’l-Kırâati’l-Aşr” idi. Bu eseri de “Tayyibetü’n-Neşr” adıyla
manzum hale getirdi16. “Şâtıbiyye”: Endülüslü Kasım-ı Şâtıbî’nin
(öl.1194) “Kaside-i Lâmiyye”, “Hırzü’l-Emânî ve Vechü’l-Tehânî” adlı
manzum eserleri pek çok medrese öğrencisi tarafından ezberleniyordu.
“Karabaş Tecvidi”: Halveti şeyhi Ali Efendi’ye ait olmakla
birlikte Şeyh Abdurrahim Karabaşî’nin (öl.1498) olduğu da rivayet
edilir. “Dürr-i Yetim”: İmam Birgivî’nin “Dürrü’l-Yetim fî İlmi’t-
Tecvîd” adlı bu eseri Türkçeye tercüme ve şerh edilmiştir.


3. Hadis ve Hadis Usulü

a) Hadis: Bu alanda okutulan kitaplar arasında en önemlisi
şüphesiz “Buhârî” idi. Daha çok üst düzey medreselerde okutulan
bu eser Ebu Abdullah Muhammed Buhârî’nin (öl.870) “el-Câmiu’s-
Sahîh” adını taşımakta olup Kur’ân’dan sonra İslâm’ın en önemli
kaynaklarından biri kabul edilmiştir. Kütüb-i Sitte’nin bu ilk eserinin
dışında diğer beş hadis kaynağı da -özellikle Müslim’in Sahîh’imedreselerde
okutulmuştu. Üzerinde ders görülen diğer önemli
kitaplar arasında şunları da zikretmek gerekir. “Mesâbîh”: İmam
Hüseyin b. Mesud Begavî’nin (öl.1126) “Mesâbihu’s-Sünne” veya
“Mişkât” da denen “Mişkâtü’l-Mesâbih” adlı eseridir. Hadis alanındaki
temel öğretim kitabı idi. Buhârî ve Müslim’den alınmış 4719
hadisi anlatıyordu. “Meşârık”: İmam Radıyüddin Hasan Sagânî’nin
(öl.1253) yazdığı “Meşârıku’l-Envâri’n-Nebeviyye min Sıhâhi’l-
Ahbâri’l-Mustafaviyye” adlı eser orta düzeydeki medreselerde
okutulmakta idi. Bu eserin birçok şerhlerinin yanında en ünlüsü,
“İbn Melek” adıyla şöhret bulan İzzeddin Abdüllatif er-Rûmî’nin
(öl.1398) “Mebâriku’l-Ezhâr fî Şerhi Meşâriki’l-Envâr” adlı eseri olup
medreselerde “İbn Melek” diye okutuluyordu. Medreselerde okutulan
diğer bir kitap Kadı İyâz’ın (öl.1150) “Kitabu’ş-Şifa”sı olup “Kadı
İyâz” veya “Şifâ-i Şerîf” adlarıyla tanınmıştı.
b) Hadis Usulü: Bir anlamda hadis metodolojisi olan bu derste,
İbn Salah Şehrîzûrî’nin (öl.1245) “Ulûmu Hadis” adlı eseri (İbn
Salâh Elfiyesi), İbn Hâcer Askalânî’nin “Nuhbetü’l-Fiker” adlı eseri
(Nuhbe), İbnü’l-Esîr’in (öl.1209) “Câmiu’l-Usûl” adlı eserleri okutulanlar
arasındaydı.
Hadis alanında ayrıca okutulan bir başka eser de İmam
Nevevî’nin (öl.1277) “Kitâbu’l-Erbaîn” adlı kitabıdır. Hadis ile birlikte
anılacak konulardan biri olan “sîret” üzerinde Şeyh Halebî’nin
“Sîretü’n-Nebeviyye”si ve “şemâîl” alanında da İmam Muhammed
Tirmizî’nin “Şemâil-i Şerif” adlı eserleri okutuluyordu. Şeyh Ali
Halebî’nin (öl.1634) “İnsânü’l-Uyûn fî Sîreti’l-Emîni’l-Me’mûn” adlı
eseri “Siyer-i Halebî” veya sadece “Halebî” adıyla meşhur olmuştu.


4. Fıkıh ve Fıkıh Usulü
Bu başlık altında Fıkıh, Fıkıh Usulü ve Ferâiz adlarıyla dersler
okutuluyordu.

a) Fıkıh: Medreselerin hemen tamamında fıkıh dersi vardı. Helâl
ve haram hükümlerini kapsayan bir muhtevası olduğu için fıkıh, en
şerefli ve en üstün ilim dalı sayılıyordu. Bu alanda Osmanlı
medreselerinde okutulan temel kitaplar şunlardı:
“Hidâye”: Burhaneddin el-Merginânî (öl.1197), Hanefi fıkhı
üzerine yazdığı “Bidâyetü’l-Mübtedî” adlı eserine, yine kendi kaleme
aldığı haşiyeye “Hidâye” adını vermişti. İçinde kullanılan hadislerin
sağlamlığı ile dikkati çeken kitap ve şerhleri yüzyıllarca Osmanlı
medreselerinde ileri düzeyde temel ders kitabı olarak okutuldu.
Muhammed Ekmeleddin el-Babertî’nin (öl.1384) bu Hidaye’ye şerhi
olan “el-İnâye”si de medreselerde “Ekmel” adıyla okutulmuştu.
“Sadrüşşerîa”: Burhânü’ş-şerîa Mahmud (öl.1274), kızının oğlu olan
ikinci Sadrüşşerîa Ubeydullah için, “Hidaye” kitabının bazı önemli
bölümlerini bir araya getirdiği “Vikâye” (Vikâye er-Rivâye fî Mesâili’l-
Hidâye) adlı bir eser hazırlamıştı. Torun da bu kitabı “Muhtasar-ı
Vikâye” veya “Nikâye” adıyla şerhetti ve bu şerh, “Sadrüşşerîa Şerhi”
adıyla yüzyıllarca medreselerde orta düzeydeki medreselerde ders
kitabı olarak okutuldu. “Dürrü’l-Muhtar”: Hanefi fıkıh kitabı olan
Tenvîru’l-Ebsar kitabına Alâüddin-i Haskefî (öl.1676) tarafından “ed-
Dürrü’l-Muhtâr fî Şerhi Tenvîri’l-Ebsâr” adıyla yapılan şerhi bu adla
tanınmıştı. Bu şerhe İbn Abidin “Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-
Muhtâr” adıyla bir haşiye yazmış ve bu eser “İbn Abidin” adıyla
uzun süre okutulmuştu. “Dürer”: Molla Hüsrev’in (öl.1480) Hanefi
fıkhına dair yazdığı “Dürerü’l-Hukkâm fî Şerhi Gureri’l-Ahkâm” adlı
eseri, kendisine ait “Gurer” adlı kitabının şerhidir. Bu kitap, uzun
süre şerhleriyle beraber medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.
“Mültekâ” / “Halebî”: İbrahim b. Muhammed Halebî
38
(öl.1549) tarafından “Mültekâ’l-Ebhûr” adıyla yazılan bu kitap ile
bunun şerhi olan “Mevkûfât” da fıkıh kitabı olarak okutulanlar
arasındaydı. “Kudûrî”: İmam Ebu’l-Hüseyn Ahmed el-Kudûrî’nin
(öl.1036) “Muhtasaru’l-Kudûrî” adıyla bilinen bu kitabına birçok şerh
yapılmış ve ilk dönem medreselerde okutulmuştur.

b) Fıkıh Usulü: Fıkhın felsefesi ve metodolojisi türündeki bu
eserlerin en önemlileri arasında şunlar zikredilebilir: Sadruşşerîa
diye şöhret bulan Ubeydullah b. İshak el-Buharî’nin “Tenkîhu’l-Usûl
ve Tavzîhu’t-Tenkîh” adlı eseri Tenkîh ve Tavzih” adıyla
ünlenmiştir. Tenkih’in şerhi olan Tavzih, medreselerdeki temel fıkıh
usulü kitabı idi. Ayrıca Ebu’l-Berekât Hafizüddin en-Nesefî’nin
(öl.1310) yazdığı “Menârü’l-Envâr” adlı kitabı “Menâr”, İbn Melek’in
(öl.1480) bu esere yaptığı “Şerhu Menâri’l-Envâr” adlı eseri de “İbn
Melek” isimleriyle medreselerde asırlarca takip edilen ders kitabı
olmuştu. Molla Hüsrev’in (öl.1480) Hanefî ve Şafiî fıkıh usullerini
birleştirerek hazırladığı ve Osmanlı medreselerinde uzun yıllar ders
kitabı olarak kabul edilen “Mir’ât”, üzerinde şerh ve haşiyeler
yapılan bir eserdir. Şerafeddin Ahmed (öl.1369) tarafından yazılan
“Tenkîhu’l-Ahdâs fî Ref‘i’t-Teyemmümi’l-Ahdâs” adlı kitaba Taftazânî’nin
(öl.1389) yaptığı “et-Telvîh fî Keşfi Hakâiki’t-Tenkîh” adlı
şerhtir. Medreselerde fıkıh usûlü dersinde okutulan bu çok önemli
kitap, kısaca “Telvîh” adıyla şöhret bulmuştu. Ayrıca Celâleddin
Ömer el-Habbâzî’nin (öl.1272) “el-Mugni” adlı eseri de bu alanda
okutulmaktaydı.

c) Ferâiz: Miras hukuku ile ilgili konulardan bahseden eserler
arasında, Sirâcüddin Muhammed es-Secâvendî (öl.1200)’nin yazdığı
“Ferâizü’s-Secâvendî” (Ferâiz-i Sirâciye) adlı eser ve şerhleri meşhur
idi. “Şerh-i Feraiz” diye bilinen Seyyid Şerif Cürcânî’nin şerhi
“Şerhu’s-Sirâciyye” adını taşıyordu ve yaygın olarak okutuluyordu.


5. Kelam ve Akâid
Osmanlı Devletinin yükseliş dönemi, kelâm konularının bir
hayli revaçta olduğu bir zaman dilimidir. Gazâlî ile İbni Rüşd
arasında tartışılan bazı kelam konuları Ali Tûsî, Hocazâde ve
Muslihiddin Mustafa gibi bilginlerce tekrar gündeme getirilmiştir. Bu
nedenle “Hâşiye-i Tecrîd” kitabı medreselerin en önemli ders kitabı
olarak kabul edilmişti. Okunan kitaplar arasında şunlar en
yaygınlarıydı:
“Tecrîdü’l-Kelâm”: Nasîruddin et-Tûsî (öl.1273) tarafından
yazılan bu esere Şemseddin Mahmud el-İsfehânî’nin (öl.1348) yaptığı
şerh -ki “Şerhu’t-Tecrîd” adını almıştı- bir hayli itibar kazanmıştı.
İşte bu esere Seyyid Şerif el-Cürcânî (öl.1413) “Hâşiye-i Tecrîd”
adıyla bir eser yazmıştı. Öylesine ünlendi ki, bu eserin okutulduğu
39
medreseler “Hâşiye-i Tecrîd” adıyla anıldı ve kelâm alanında temel
ders kitabı niteliğini kazandı. “Şerh-i Mevâkıf”: Kadı Adududdin elÎcî’nin
(öl.1355) telif ettiği “el-Mevâkıf fî İlmi’l-Kelâm” adlı esere -ki
Akâid-i Adudiyye de denilmekteydi- Seyyid Şerif Cürcânî tarafından
yazılan “Şerhu’l-Adudiye” adlı eser üst düzey medreselerde ders
kitabı olarak okutulmuştur. “Akâid-i Nesefî”: İmam Maturidî’nin
öğrencisi Ömer Nesefî’nin (öl.1142) yazdığı bu Hanefî akaid kitabı ve
daha çok Sadeddin Teftâzânî tarafından bu esere yapılan şerh,
medreselerde yaygın olarak okutuluyordu. “Hayâlî”: “Şerh-i Hayalî”
olarak da bilinmektedir. “Akaid-i Nesefiye” şerhine, Fâtih devri
âlimlerinden “Hayâlî” adıyla ünlenen Şemseddin Ahmed b. Mûsâ
İznikî’nin (öl.1481) yaptığı haşiye, yüzyıllarca önemli müderrisler ve
öğrencilerinin elinde ders kitabı olarak hizmet vermişti. “Tevâli‘u’l-
Envâr”: Kadı Beydâvî (öl.1286) tarafından yazılan bu eserin tam adı
Tevâli‘u’l-Envâr min Metâli‘i’l-Enzâr’dır. Eser önce Şemseddin
Mahmud İsfehânî tarafından şerh edilmiş, daha sonra da bu şerhe
Cürcânî’nin yazdığı haşiye medreselerde çok tutulmuştu.


6. Mantık
Bu alanda medreselerde okutulan ders kitapları şunlardı:
“İsagoci”: Porphyrios’un “Eisagoge” adlı eserinden hareketle el-
Ebherî’nin (öl.1266) bu alanda yazdığı ve 10 sayfayı geçmeyen “er-
Risâletü’l-Esiriyye fi’l-Mantık” adlı kitabının birçok şerh ve haşiyeleri
vardır. Molla Fenarî’nin (öl.1431) İsagoci üzerine bir günde yazdığı
belirtilen ve kendi adıyla ünlenen “Fenârî” şerhinin de birçok şerhi
ve haşiyesi yapılmış ve Osmanlı medreselerinde uzun süre ders
kitabı olarak okutulmuştur. “Şerhu Metali‘”: Kadı Siraceddin
Mahmud el-Urmevî’nin (öl.1283) “Metâli‘u’l-Envâr fi’l-Mantık” adlı
eserine pek çok şerh ve haşiye yapılmıştır. Osmanlı medreselerinde
okutulan Seyyid Şerif’in şerhi ve Kara Davud’un haşiyesi idi.
“Şerhu’ş-Şemsiyye”: Kazvinî (öl.1293) tarafından mantığa dair Hoca
Şemseddin Muhammed için yazıldığından dolayı “Şemsiyye” adıyla
ünlenen kitaba yazılan şerhler arasında Seyyid Şerif Cürcânî ve
Taftazânî şerhleri en çok okunanlar arasındaydı17.
Bütün bu ders ve kitapların yanı sıra medreselerde, özellikle
yükseliş dönemlerinden itibaren hey’et (astronomi), hikmet (fizik),
hesap ve hendese ile tıp alanlarına dair değişik kitaplar da
okutulmaktaydı.

Manzum Ders Kitapları
Öte yandan, medreselerde okunan kitaplardan bir bölümünün
ezberlenmesi istendiği için İslâm dünyasında okutulan ders
kitaplarının birçoğu nazım haline getirilmişti. Bu tür manzum
eserlerden birkaç örnek verelim.
İbn Arabşah, meânî ve beyan ilimlerine dair 2000 beyitlik bir
eser olan “Mir’âtü’l-Âdâb”ı yazdı. Şemseddin Ukaylî (öl.1259),
“Câmiu’s-Sagîr”i o kadar okuttu ki, sonunda nazım haline getirdi.
Balıkesirli Devletoğlu Yusuf (öl.1250), “Vikaye”yi manzum olarak
Türkçeye tercüme etti. Divriğili Fahreddin Muhammed Efendi’nin
(öl.1323) bir nahiv manzumesi vardı. İbrahim b. Süleyman Radıyüddin
(öl.1380), fıkıh üzerine bir manzume yazdı. Özellikle nahiv
alanında “Kâfiye” ve “Elfiye” kitaplarının manzum olarak birçok şerh
ve haşiyesi görülmektedir.
Bu konularda öylesine ileri gidildi ki, Arapça ve Farsça lügatler
bile manzum olarak yazılmaya başlandı. Sözgelimi, Sümbülzâde
Vehbi’nin (öl.1809) Farsça öğretmek için yazdığı manzum “Tuhfe-i
Vehbî” adlı lügat ile Arapça öğretmek için yazdığı manzum “Nuhbe-i
Vehbî” adlı eserler eğitim tarihimizde iz bırakmış eserler arasındadır.

Dersin adı , Eserin adı, Yazarı
Sarf Emsile Yazarı bilinmiyor


Sarf Binâ Yazarı bilinmiyor

Sarf Maksûd Yazarı bilinmiyor

Sarf İzzî İzzeddin Abdülvehhab b.İbrahim
ez-Zincânî (ö.1257)

Sarf Merâh Ahmed b.Ali b.Mesud (ö.?)

Nahiv Avâmil Birgivî Muhammed Efendi
(ö.1573)

Nahiv İzhâr (İzhâru’l-Esrâr fi’n-Nahv) Birgivî Muhammed Efendi
(ö.1573)

Nahiv Kâfiye İbn Hâcib (Osman b.Ömer)
(ö.1174)

Nahiv Mugni’l-Lebîb İbn Hişam (Abdullah b. Yusuf)
(ö.1360)

Nahiv Elfiye İbn Mâlik / İbn Melek
(Muhammed b.Abdullah) (ö.1273)

Belagat Miftâhu’l-Ulûm Siracüddin es-Sekkâkî (ö.1228)


Belagat Mutavvel Sa‘düddin Mesud b.Ömer et-
Taftazânî (ö.1390)


Belagat Muhtasar Sa‘düddin Mesud b.Ömer et-
Taftazânî (ö.1390)

Belagat Telhîs (Telhîs fi’l-Belâga) Sa‘düddin Mesud b.Ömer et-
Taftazânî (ö.1390)

Mantık İsagûcî Mîr İsagûcî Esîruddin el-Ebherî
(ö.1266)

Mantık Şemsiyye Kâtibî (Necmeddin Ömer el-
Kazvinî) (ö.1293)

Kıraat /
Tecvid
Cezeriyye İbnü’l-Cezerî (ö.1429)

Kıraat /
Tecvid
Şâtıbiyye Kasım b.Fîrruh eş-Şâtıbî (ö.1194)

Kıraat /
Tecvid
Karabaş Tecvidi Ali Efendi (Halveti Şeyhi) /
Abdurrahim Karabaşî (ö.1498)

Kıraat /
Tecvid
Dürr-i Yetim (Dürrü’l-Yetîm fî İlmi’t-
Tecvîd)
Birgivî Muhammed Efendi
(ö.1573)


Tefsir Kadı Beydâvî (Envâru’t-Tenzîl ve
Esrâru’t-Te’vil)
Nasreddin Abdullah b.Ömer el-
Beydâvî (ö.1286)

Tefsir
Keşşâf (el-Keşşâf an Hakâiki’t-
Tenzîl)
Cârullah Ebu’l-Kâsım
Muhammed b.Ömer ez-Zemahşerî
(ö.1143)

Tefsir Celâleyn Tefsiri Celâleddin Mahallî (ö.1459) –
Celâleddin es-Suyûtî (ö.1505)


Tefsir
Usulü
Burhân-ı Zerkeşî (el-Burhân fî
Ulûmi’l-Kur’ân)
Bedreddin Muhammed ez-Zerkeşî
(ö.1392)


Tefsir
Usulü
İtkân / Suyûtî (el-İtkân fî Ulûmi’l-
Kur’ân)
Celâleddin es-Suyûtî (ö.1505)


Kelâm /
Akâid
Tecrîdü’l-Kelâm Nasîruddin et-Tûsî (ö.1274)


Kelâm /
Akâid
Şerhu’t-Tecrîd Şemseddin Mahmud b.Abdullah
el-İsfehânî (ö.1348)


Kelâm /
Akâid
Hâşiye-i Tecrîd Seyyid Şerif el-Cürcânî (ö.1413)


Kelâm /
Akâid
Şerhu Mevâkıf (Şerhu’l-Adudiyye) Seyyid Şerif el-Cürcânî (ö.1413)


Kelâm /
Akâid
Şerhu Akâidi Adudiye Celâleddin ed-Devvânî (ö.1502)


Kelâm /
Akâid
Akâid-i Nesefî Ömer b.Muhammed en-Nesefî
(ö.1142)


Kelâm /
Akâid
Şerh-i Hayâlî Hayâlî (Şemseddin Ahmed b.
Mûsâ el-İznikî) (ö.1481)


Kelâm /
Akâid
Kelâm risalesi Müeyyedzâde Abdurrahman
Efendi (ö.1516)


Kelâm /
Akâid
Tevâli‘u Envâr Kadı el-Beydâvî (ö.1286)


Kelâm /
Akâid
İrşâd İbni Mukrî (ö.1434)


Hadis Sahih-i Buhârî (el-Câmiu’s-Sahîh) Ebu Abdullah Muhammed el-
Buharî (ö.870)


Hadis İrşâdu’s-Sârî li-Şerhi Sahihil-Buhârî Şehabeddin el-Kastalânî (ö.1517)


Hadis Mesâbîh (Mesâbihu’s-Sünne) /
Mişkât (Mişkâtü’l-Mesâbih)
İmam Hüseyin b.Mesud el-Begavî
(ö.1126)


Hadis Mefâtih Yakub Avfî (ö.1736)


Hadis
Meşârık (Meşârıku’l-Envâri’n-
Nebeviyye min Sıhâhi’l-Ahbâri’l-
Mustafaviyye)
İmam Radıyüddin Hasan b.
Muhammed es-Sâgânî (ö.1253)


Hadis İbn Melek (Mebâriku’l-Ezhâr fî Şerhi
Meşârikı’l-Envâr)
Tireli İzzeddin Abdüllatif er-Rûmî
(ö.1398)


Hadis Kitabu’ş-Şifâ Kadı İyâz b.Mûsâ el-Yahsûbî
(ö.1150)

Hadis Meşârıku’l-Envâr alâ Sıhâhı’l-Asâr Kadı İyâz b.Mûsâ el-Yahsûbî
(ö.1150)


Hadis Kitâbu’l-Erbaîn İmam Muhyiddin en-Nevevî
(ö.1277)


Hadis İnsânü’l-Uyûn fî Sîreti’l-Emîni’l-
Me’mûn
Şeyh Ali b.İbrahim el-Halebî
(ö.1634)


Hadis Şemâil-i Şerif İmam Muhammed et-Tirmizî
(ö.892)


Hadis Delâilü’n-Nübüvve Ebu Bekir el-Beyhakî (ö.1065)


Hadis
Usulü
İbn Salah Elfiyesi (Ulûmu Hadis) İbn Salah eş-Şehrîzûrî (ö.1245)


Hadis
Usulü
Nuhbe (Nuhbetü’l-Fiker) İbn Hâcer el-Askalânî (ö.1447)


Hadis
Usulü
Câmiu’l-Usûl İbnü’l-Esîr (ö.1209)


Fıkıh Bidâyetü’l-Mübtedî Burhaneddin el-Merginânî
(ö.1197)


Fıkıh Hidâye Burhaneddin el-Merginânî
(ö.1197)


Fıkıh Ekmel (el-İnâye) Bayburtlu (el-Babertî)
Muhammed Ekmeleddin (ö.1348)


Fıkıh Vikâye (Vikâye er-Rivâye fî Mesâili’l-
Hidâye)
Ubeydullah b.İbrahim el-Mahbubî
el-Hanefî (ö.1274)


Fıkıh Sadrüşşerîa Şerhi / Nikâye
(Muhtasar-ı Vikâye)
Sadrüşşerîa es-sânî (ö.1349)


Fıkıh ed-Dürrü’l-Muhtâr fî Şerhi Tenvîri’l-
Ebsâr
Alâüddin el-Haskefî (ö.1676)


Fıkıh İbn Abidin (Reddü’l-Muhtâr ale’d-
Dürri’l-Muhtâr)
Seyyid Muhammed Emin b.Ömer
(ö.1836)


Fıkıh Tenvîru’l-Ebsâr Şeyhulislâm Muhammed b.
Abdullah et-Timurtâşî (ö.1595)


Fıkıh Dûreru’l-Hukkâm fî Şerh-i Gureri’l-
Ahkâm
Molla Hüsrev (ö.1480)


Fıkıh Mültekâ / Halebî (Mültekâ’l-Ebhûr) İbrahim b.Muhammed el-Halebî
(ö.1549)


Fıkıh Mevkûfât Muhammed Mevkufâtî (ö.1654)


Fıkıh
Kudûrî (Muhtasaru’l-Kudûrî) Ebu’l-Hüseyn Ahmed
b.Muhammed el-Kudûrî el-
Bağdadî (ö.1036)


Fıkıh Muhtasar İbn Hâcib (ö.1174)


Fıkıh Muhtasar-ı Halil Halil b. İshak el-Cündî (ö.1374)


Fıkıh Umde (Umdetü’l-Ahkâm) İbn Dakîkü’l-İyd (ö.1302)


Fıkıh Minhâc İmam en-Nevevî (ö.1277)


Fıkıh Mahallî Celâleddin el-Mahallî (ö.1459)


Fıkıh Tenbîh Ebû İshak eş-Şirâzî’nin (ö.1083)


Fıkıh Eşbâh ve’n-Nezâir İbn Nüceym el-Mısrî (ö.1562)


Fıkıh Kenzü’d-Dekâîk Şerhi, Meraku'l-
Felâh
ez-Zeylâî (ö.1342)


Fıkıh Muknî İbn Kudâme Muvaffaküddin el-
Makdisî (ö.1233)


Fıkıh
Usulü
Takvîmü’l-Edille Ebû Zeyd ed-Debûsî (ö.1038)


Fıkıh
Usulü
Usûlü Pezdevî el-Pezdevî (ö.1089)


Fıkıh
Usulü
Tavzih ve Tenkih Sadrüşşerîa (ö.1274)


Fıkıh
Usulü
Menâr (Menârü’l-Envâr) Ebu’l-Berekât Hafizüddin en-
Nesefî (ö.1310)


Fıkıh
Usulü
İbn Melek (Şerhu Menâri’l-Envâr) İbn Melek (ö.1480)


Fıkıh
Usulü
Şârihu’l-Menâr Abdülhalim Efendi (ö.1678)


Fıkıh
Usulü
Mir’ât Molla Hüsrev (ö.1480)


Fıkıh
Usulü
Mir’ât Hâşiyesi İzmirli Muhammed ibn Veli
Efendi (ö.1751)


Fıkıh
Usulü
Tenkîhu’l-Usûl Sadrüşşerîa (ö.1274)


Fıkıh
Usulü
Tenkîhu’l-Ahdâs fî Ref‘i’t-
Teyemmümi’l-Ahdâs
Şerafeddin Ahmed (ö.1369)


Fıkıh
Usulü
et-Telvîh fî Keşfi Hakâiki’t-Tenkîh et-Teftâzânî (ö.1389)


Fıkıh
Usulü
Cem‘u’l-Cevâmî Takiyüddin es-Subkî (ö.1355)


Fıkıh
Usulü
el-Mugni Celâleddin Ömer el-Habbâzî’nin
(ö.1272)


Ferâiz Ferâizü’s-Secâvendî (Ferâiz-i
Sirâciye/es-Sirâciye fî’l-Ferâiz)
Sirâcüddin Muhammed
b.Mahmud es-Secâvendî (ö.1200)


Ferâiz Şerh-i Feraiz (Şerhu’s-Sirâciyye) Seyyid Şerif el-Cürcanî (ö.1413



kaynak:
T.C.
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
FAKÜLTE DERGİSİ MAKALELERİ
(Cilt: 17, Sayı: 1, 2008
s. 25-46)