2016 aktif konular listesi

EDÎB-İ PÎŞÂVERÎ (1260-1349/1844-1930

  • elif

I. Hayatı ve Kişiliği
Afgan asıllı İran şairi Seyyid Ahmed-i Pîşâverî 1260/1844 yılında bugün Pakistan sınır­ları içinde bulunan Peşâver (Pîşâver) civa­rında bir köyde dünyaya geldi. Bazılarına göre; Afganistan ile Peşâver arasındaki bölgede yer alan bir dağ eteğindeki bir köyde, birtakım araştırmacılara göre ise, Peşâver şehrinde doğduğu söylenirse de, ikinci görüş daha doğrudur. Tezkire yazarlarının bir kısmının, onun doğum tarihi olarak 1255/1839, 1257/1841 yıllarını da ileri sürmelerine rağmen Seyyid Ahmed, 1260/1844 yılında dünyaya gelmiştir. [1]

EBU’L-KÂSIM-İ LÂHÛTÎ (1266-1336 HŞ./1887-1957)

  • elif

I-Hayatı
Meşrutiyet dönemi İran edebiyatının önde gelen şairlerinden Ebu’l-Kâsım-i Lâhûtî‘nin hayatı birbirinden tamamen farklı iki ayrı devrede incelenmektedir. Biyografisine yer veren kaynaklardaki bilgiler ve yazılış tarihlerine göre sıralanmış divanındaki şiirlerinin içerikleri de hayatının iki ayrı dönem olarak ele alınmasına ışık tutmaktadır. Şairin düşünce dünyasındaki hareketlilikte ve geçirdiği köklü değişimlerde güçlü etkenler olan iniş ve yokuşlarla dolu hayatının ilk dönemi, 1266 hş./1887 yılında dünyaya gelişinden -İstanbul’da geçirmiş olduğu iki devresi dışında- 1300 hş./1921 yılına kadar tamamıyla İran’da geçmiştir. İkinci dönemi ise, 1300 hş./1921 yılında Sovyetler Birliği’ne gitmesiyle başlayıp 1336 hş./1957’de orada ölümüne kadar geçen devredir. [1]

A-Birinci Devre (1274-1300 hş./1895-1921)

SA’DÎ-Yİ ŞÎRÂZÎ’NİN İDARECİLERE BAKIŞI VE MEDHİYEYE GETİRDİĞİ YENİ BOYUT

  • elif

Sa’dî-yi Şîrâzî, İran edebiyatı tarihinin en büyük şairlerinden biri ve bir ahlak öğretmeni olarak tanınmıştır. VII/ XIII. yüzyılda yaşamış olan bu büyük şahsiyet, Moğol istilası döne­minde İslam coğrafyasının büyük bir bölümünün içerisinde bulunduğu sıkıntıları, kederleri, halkın yaşamakta olduğu çok zor şartları bizzat müşa­hede etmişti. [1]

FURUĞ-İ FERRUHZAD

  • elif

یک پنجره برای دیدن، یک پنجره برای شنیدن
مروری بر زندگی و شعرهای فروغ فرخ‌زاد
نوشته: نعمت یلدیریم/ Nimet Yıldırım *
اشاره: گفتار حاضر بخشی است از مقاله استاد کرسی زبان و ادبیات فارسی دانشگاه آتاترک ترکیه درباره شاعر سرشناس ایرانی، فروغ فرخ‌زاد. این ترجمه علاوه بر ارائه اطلاعات کلی به خواننده‌ای که شناختی از زندگی و آثار فرخ‌زاد ندارد، به خواننده علاقمند کمک می‌کند تا از نگرش یک پژوهشگر غیرایرانی نیز مطلع شود. م.

فروغ فرخ‌زاد» که پس از «پروین اعتصامی» مشهورترین شاعر زن ایرانی به حساب می‌آید، سال 1313 خورشیدی(1934م.) در تهران به دنیا آمده، کودکی و نوجوانی‌اش را در خانواده‌ای از طبقه متوسط می‌گذراند. پدرش «محمد فرخ‌زاد» که ارتشی بود، فرزندانش را به شیوه‌ای خاص و به گفته فروغ با دیسیپلین نظامی تربیت می‌کرد. فروغ بعد از دوره ابتدایی وارد دبیرستان «خسرو خاور» شد و پس از اتمام سال سوم متوسطه، در هنرستان بانوان نام‌نویسی کرد. او بعدها در دانشکده هنرهای زیبا نیز به یادگیری نقاشی پرداخت. این هنرها تاثیر خود را در شعر وی به جا گذاشته‌اند.

SULTAN VELED’İN HAYATI, DÜŞÜNCESİ ve GÖRÜŞLERİ

  • elif

Sultan Veled, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin büyük oğludur. 25 Rebîülâhir 623'de (24 Nisan 1226) şimdiki Karaman vilayeti olan Lârende'de dünyaya geldi.[1]
Adı, Bahâeddin Muhammed Veled'dir.[2] Mevlânâ, ona babası Sultanu'l-ulemâ Bahâeddin Veled'in adını ve lakabını vermiştir.[3] Ancak bazı kaynaklarda Bahâeddin Ahmed olarak da geçmektedir.[4] Daha çok Sultan Veled adıyla tanınmış ve şiirlerinde Veled[5] mahlasını kullanmıştır.
Babası, Mevlânâ Celâleddin Muhammed; dedesi, Sultanu'l-ulemâ Bahâeddin Veled ve devamla büyük dedeleri, Celâleddin Hüseyin ve Ahmed el-Hatîbî'dir.[6] O, Velednâme'sinin mukaddimesinde bu silsileyi Ahmed el-Hatîbî hariç aynen zikretmektedir.[7] Annesi, Karaman'da ikamet eden Semerkantlı Lâlâ Şerefeddin'in kızı Gevher Hatun'dur.[8]

MEVLEVÎLİK İLE İLGİLİ ESKİ HARFLİ TÜRKÇE ESERLER

  • elif

ÖZET: Bu çalışmada Mevlevî şeyh, şair ve dervişleri ile Mevlevîlik tarikatı hakkında bilgi veren; Mevlevî mukabelesi, dua ve ayinlerinden bahseden; Mevlevîhâneleri, Mevlevîhânelerdeki faaliyetleri ve Mevlevîhânelerin şeyhlerini konu edinen eski harfli yazma ve basma Türkçe eserler ile Mevlevî ayin ve notalarının değerlendirildiği mecmualar incelenmiştir. XIV. yüzyıldan 1950"li yıllara kadar Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Mevlevîlik ile ilgili eski harfli Türkçe olarak telif edilen yazma eserlerle, yine eski harfli Türkçe neşredilen basma eserler tespit edilip tanıtılmaya çalışılmıştır. Eserler, alfabetik sıraya göre sunulmuş ve bu alfabetik düzenleme, numaralandırılarak sıralanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Mevlânâ, Mevlevîlik, Mevlevî-hâne, Mevlevîler.

Farsça Güfteli Bazı Âyin-i Şerifler

  • elif

Harf devriminden önce veya hemen sonraki yıllarda basılan bazı nota kitaplarında Farsça güfteli âyin-i şeriflerde dizgi hataları, yanlış okumalar, baskı tekniği v.b. nedenlerle bir hayli hata gözlenmektedir. Bazı nota kitaplarında ise Farsça veya eski Türkçe metin ayrıca verilmemiştir.

Vaktiyle Farsça veya Farsça-Türkçe sözlü âyin-i şerifler üzerinde ve Klasik Türk Mûsikisi alanında lisanüstü çalışma yapanlar Anabilim Dalımıza müracaat etmişler ve Prof. Dr. A. Naci Tokmak ile birlikte elimizden geldiğince kendilerine yardımda bulunmuştuk.

Aşağıda, belgelerde yer alan güftelerin doğru okunuş şekillerini verir ve Farsça güftelerin tercümelerini, Farsça ve Osmanlıca metinleri de sunarken, kimi güftelerin bulabildiğimiz kaynaklarını da göstermeyi ihmal etmedik.

Klasik Türk Mûsikisinin bu dalında çalışanlara yardımcı olmayı görev biliyor ve ekip çalışması yapıldığında olumlu sonuçlar alınacağını düşünüyoruz.

-I-

BESTE-İ KADİM
PENCGÂH ÂYîN-İ ŞERİFİ

(1)

MESNEVÎ HİKÂYELERİNDE TAHKİYE VE GERÇEKLİK

  • elif

Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu güne kadar “Mesnevî Hikâyeleri” adıyla çok sayıda makale ve kitap yayınlanmıştır. Bunlardan birçoğu iyi niyetle araştırma, inceleme ve hikâyelerden yararlanma amacıyla yazılmıştır. Ancak bu tür başlık koymalar bazılarının Mesnevî'yi bir hikâye kitabı gibi tasavvur etmelerine yol açmıştır. Ayrıca bazıları da geçmişte ve günümüzde küçümseme amacıyla Mesnevî'yi “Hikâye kitabı” olarak nitelemiş ve nitelemektedir.

Mesnevî, hakikat yolunun yolcuları için söylenmiş ve yazılmış yol gösterici ve kılavuz bir kitaptır. Hikâyeler, kıssalar ve temsiller Mesnevî'ye Mevlana tarafından bu amaçla yerleştirilmiştir. Bu makalede Mesnevî'nin tahkiye üslubunun ve hikâyeli anlatımının günlük olaylarla ve de hayatın sorunlarıyla ne tür bir irtibatı bulunduğunu araştırmak arzumuzdur.

Mesnevî'de hikâyelerin arasında canlı bir kahramandan söz eden beyitler vardır, şu şekilde:

یک حکایت هست اینجا ز اعتبار لیک عاجز شد بُخاری ز انتظار

SELÇUKLU DÖNEMİ ŞİİRİ VE MEVLÂNA"NIN ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ

  • elif

ÖZET
Mevlâna"nın şiiri ve şairlik yönü özellikle edebiyat ve sanat açısından değerlendir-meler yapıldığında hatıra gelmektedir. Ancak Mevlâna"nın şair kimliği, belki de çoğu zaman özellikle Türkiye"de göz ardı edilse de onun söze ve sözcüklere kazandırdığı anlamlar açısından önemlidir. Sözcüklerin yeni anlamlar kazanması ve anlatımın somuttan soyuta doğru uzanması doğudaki şiir geleneğinde belirli gelişmelerin sonucudur.
Selçuklular zamanında Farsça şiirde ortaya çıkan üslup farklılaşması ve konu tercihleri, “Irak Üslubu” veya “Selçuklu Üslubu” adı altında açıklanmaktadır. Bu dönemde aynı zamanda şair kimliğinde de farklılaşmalar olmuştur. Klasik saray şairi kimliği dışına çıkan başta Mevlâna gibi şahsiyetler, şiirin yönünü etkilemişlerdir.

MEVLÂNÂ'DA EDEBÎ ZEVK

  • elif

Mevlânâ, tasavvufî düşüncelerinin yanı sıra edebî kişiliği ve şiirleriyle Doğu edebiyatında ve özellikle Türk edebiyatında “Mevlevî edebiyatı” isimlendirmesini gerektirecek kadar etkili olmuştur. Onun adıyla özdeşleşen bu edebî anlayışın ve üslûbun takipçileri için kaleme alınan eserler ve bunların şiirlerinden oluşturulan mecmualar, bu yönde tatmin edici bilgiler vermektedir.
Burada önce Hz. Mevlânâ"nın dinî ve tasavvufî düşüncelerinin gönüllere daha etkili bir şekilde tesir etmesini sağlayan şiir bilgisi ve dehâsı hakkında bir değerlendirme yapmaya çalışılacak, manzum eserlerine değinilecek, şairliğine ve şairleri etkileyen üslûbuna işaret edilerek örnekler sunulacaktır.
Onun manzum eserlerinin şiir sanatı açısından birer şaheser olduğu hususu, asırlar boyu tasdik edilmiştir. Böyle bir şahsın şairliğinin güçlü dayanakları olduğu aşikârdır. O küçük yaşlardan itibaren şiirle yüz yüze gelmiş, çeşitli şairlerin şiirleriyle meşgul olmuş ve hatta şiir eğitimi almış olmalıdır.

Döne Döne Mevlânâ'ya

  • elif

Dönmek eylemi bugün düşünce odaklı değerlendirmelerde olumsuz bir çağrışıma sahip. Dönek, kınamak amacıyla, bundan öte ihanet suçlaması için kullanılan bir sıfat oldu. Sözcüklerin olumsuz anlamlarının ilk olarak hatıra gelmesi, günümüzde alışkınlığa dönüşen yanlış bir duruştan kaynaklanmaktadır. Yanlış örnekler, hiçbir zaman sıfatları kirletemez veya güzel sıfatlarla kötü Örnekler kastedilemez. Öğretmen öğretendir, yol gösterendir; insanlık ve sevgi dersleri verir. Öğrenci öğrenendir, istekli ve hep gelişme sağlayan kişidir. Her birey bu nedenle ömrünün sonuna kadar öğrencidir.
Dönen dervişler, güzel bir tanımlamayı da içeriyor. Sadece semai, semazeni hatırlatmıyor, tüm Mevlevileri kapsıyor. Gerçekte dönmek eylemini her bireyi kuşatacak şekle büründürmüştür
Mevlâna. Ulaşılan nokta, dönmeye gerçek anlamını kazandırır. Bütün kâinat dönüyor, insana hizmet sunuyor. Ey döndüren! En iyi duruma döndür bizi!

GELENEKTE YENİLEŞME: MEVLÂNÂ VE NURETTİN TOPÇU

  • elif

Bu anma toplantısının 17 Aralık gününde gerçekleşmesi, sanıyorum, bahsedeceğim tesadüfle ilgili değildir. Zira bu anma toplantısı aylar öncesinde farklı ay ve günler için tasarlanmaktaydı. Bu buluşmanın, merhum Topçu"nun gönül dünyasını süsleyen ve “Hareket” felsefesinin odağında gördüğü Mevlânâ"nın Hakk"a vuslat gününe tesadüf etmesi, çok anlamlı düşmüştür. Düşüren Hakk"a hamd, vesile olanlara teşekkür ediyoruz.

Burada amacımız Nurettin Topçu"nun, Mevlânâ hakkındaki düşüncelerini sıralamak, onunla ilgili yüceltici ifadelerini aktarmak değildir. Şüphesiz onun Hz. Mevlânâ hakkındaki bazı sözlerine konunun gereği yer verilecektir. Ancak buradaki arzu ve heyecan, onların bakışlarıyla ihya, ıslah, rönesans, reform, diriliş, ve hareket gibi adlandırmalarla her an dile gelen yenileşmeden söz etmektir.

MESNEVÎ HİKÂYELERİNDE ŞEKİL VE İÇERİK

  • elif

Günümüzde Mevlânâ'yı ve özellikle Mesnevî'sini yakından tanıma arzusu gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bunun ana sebeplerinden biri, Mevlânâ'nın, özellikle Mesnevî"sinde birey ve toplumla ilgili etkileyici değerlendirmeler yapmasıdır. Mesnevî'deki hikâyeler bu açıdan her zaman dikkat çekmiştir. Bu nedenle Mesnevî hikâyelerini Mesnevî'deki önemli konulardan ayrı olarak ele almak, hatta “Mesnevî Hikâyeleri” oluşturmak özellikle son asırda yaygınlaşmıştır. Diğer taraftan bunun aksine Mesnevî'deki önemli gördükleri konuları hikâyesiz bir şekilde aktarmayı tercih edenler de olmuştur. Ancak Mevlânâ tarafından Mesnevî'de düşüncelerle hikâyeler arasında kurulmuş olan bağlantı ve yorumlar, bir yöne ağırlık veren bu yararlı çabalarda genelde yer bulamamaktadır.

MESNEVÎ"DE “BEN” VE “SEN” TANIMLAMASI

  • elif

Mevlânâ (ö. 1273), Mesnevî"sinde ve diğer eserlerinde “ben”i şiirselliğin ve sufî düşüncenin derinliğinden yararlanarak, günlük algılamanın dışında bir içerikle tanımlamaktadır. Ancak hemen belirtelim ki Mevlânâ"nın üst bir dil ve anlayışla yaptığı yorum, bütünüyle gündelik hayatla da ilgilidir. Tanım ve yorumlarının etkileyiciliği de buradan kaynaklanmaktadır.
Mevlânâ “ben” tanımlamasında “biz”, “sen” ve hatta “o” kişiliklerini de sorgulamaktadır. Varlığı ve benlik duygusunu irdelediği anlatımlarında farklı bir değer yargısı oluşturmakta, önce “ben”i “sen”le buluşturmakta, sonuçta değeri “senle özdeşleştirmektedir. Konuyu, Mesnevî"deki bir hikâyeyle tartışmaya açmak uygun olacaktır. Söz konusu hikâye başlığıyla birlikte şu şekildedir:
Dostunun kapısını çalan kişinin hikâyesi: Dost içeriden “Kimdir, o?” dedi. -Kapıdaki- “Benim” dedi. Dost, “Madem sen, sensin, kapıyı açmıyorum. Dostlardan “Ben” olan hiç kimseyi tanımıyorum. Git!” dedi